27.04.2008

İnterneti En Çok Kullanan Ülkeler

Avrupa ülkeleri arasında yapılan araştırmada Internet'i en çok kullanan ülkeler belli oldu.

Merkezi Avusturya 'nın başkenti Viyana'da bulunan kamuoyu araştırma kuruluşu GfK tarafından, 14 yaş üzerindekilerle telefon aracılığıyla yapılan araştırmaya göre, İzlanda nüfusunun yüzde 88'i, Finlandiya'nın yüzde 81'i, Norveç'in yüzde 76'sı, Danimarka'nın yüzde 76'sı ve İsveç'in yüzde 73'ü internet kullanıyor. Batı Avrupa ülkeleri arasında en düşük internet kullanıcısı sayısının yüzde 25 ile Malta olduğu belirtilirken, bunu yüzde 35 ile İspanya, yüzde 43 ile Portekiz, yüzde 45 ile İrlanda izliyor. Avrupa'daki en düşük internet kullanımının bulunduğu ülkeyse yüzde 1 ile Arnavutluk. Araştırmaya göre, nüfusa oranla internet kullanıcısı sayısı Avusturya'da yüzde 67, İngiltere'de yüzde 63, Almanya'da yüzde 61, Fransa'da yüzde 56, İtalya'da yüzde 53, eski Sovyet bloğu ülkelerinden Slovenya'da yüzde 61 ve Estonya'da yüzde 60 oranında bulunuyor.

24.04.2008

Bazı İcatların İlginç Öyküleri

Japon şirketi Sony'nin genel müdürü, golf oynarken müzik dinleyebilmesini sağlayacak bir cihaz istemişti. Bunun üzerine firma teknisyenlerinden oluşan bir ekip ilk kişisel kasetçaları geliştirdi: Walkman!- İngiliz Percy Shaw basit bir icattan servet sahibi oldu. 1933'de sisli bir gecede neredeyse otomobiliyle bir uçurumdan aşağı düşüyordu. Otomoblin farlarından yayılan ışığın, yolun kenarındaki bir kedinin gözünden yansıması hayatını kurtardı. Bu olaydan esinlenen Shaw, kedigözü adını verdiği bir yansıtıcı icat etti. Kısa süre sonra birçok ülkenin yollarına bunlardan yerleştirildi.

İlk dikiş makinesini, 1830'da Barthelemy Thimonnier adlı Fransız terzi yapmıştır. Bu makinede ayak pedalıyla döndürülen bir tekerlek, iğneyi kaldırıp indiriyordu. Bir terzi dakikada ortalama 30 dikiş atarken, bu alet 200 dikiş atabiliyordu. Ancak bir çok terzi bu makine yüzünden işini kaybedebileceği endişesine kapıldı. Öfkeli bir kalabalık bu aletlerin 80 tanesini tahrip etti.

İlk başarılı elektrikli süpürgeyi, İngiliz mühendis Hubert Booth icat etmiştir. Booth 1901'de British Vacuum Company adlı bir şirket kurdu. Booth'un Puffing Billy adını verdiği makine yakıtla çalışıyor ve evden eve, atların çektiği bir arabayla taşınıyordu. Üniforma giymiş işçiler evdeki halıları temizlemek için makinenin hortumunu pencereden içeriye uzatıyorlardı!- Joseph Bramah, karmaşık bir kilit icat etti. Bunu açabilene de ödül vaat etti. Nihayet, 75 yıl sonra, 1851'de dünyadaki en yeni teknolojilerin gösterildiği Londra'daki Büyük Sergi'de bir ziyaretçi kilidi açmayı başardı, ama bunun için tam 51 saat uğraştı.

Daha önce bir sağırlar okulunu yöneten ABD'de yaşayan İskoç Alexander Graham Bell çalışmalarına üniversitede devam etmiştir. Bell ve Thomas Watson adlı bir elektrik mühendisi bir mikrofon ve kulaklıktan oluşan ilk telefonu yaptılar. Tarihteki ilk telefon konuşmasını 10 Mart 1876'da Bell yapmıştır. Pantolonuna yanlışlıkla asit dökmüş ve arkadaşına "Bay Watson lütfen gelir misiniz?" demiştir.

Atacı, 1900'de Norveçli Johann Vaaler icat etti. Kağıtları sıkıca tutabilmek için, iç içe geçmiş iki halka oluşturan, metal bir telden ibaret orijinal tasarım, bugüne kadar hemen hiç değişmemiştir. Daha önceleri kağıtlar iğneleyerek bir arada tutuluyordu.

1816'da Fransız doktor Rene Laennec Paris sokaklarında dolaşırken, oynayan iki çocuk gördü. Çocuklardan biri elindeki tahta sopanın bir ucuna kulağını dayamıştı, öbürü ise tahtanın öteki ucuna iğneyle vuruyordu. Vuruş sesleri tahtanın içinden iletiliyordu. Daha sonra Laennec bir sayfa kağıdı rulo yaparak iple bağladı. Bunu hastanın göğsüne dayadığında kalp atışlarını dinleyebiliyordu. Bu alete Yunanca göğüs anlamındaki stethos sözcüğünden gelen steteskop adı verildi.

23.04.2008

TEPSİ ÖRTÜSÜ

Merhaba arkadaşlar makinam.blogcu.com arkadaşımın ev sahipliği yaptıgı dantel etkinliği 1 için hazırladıgım tepsi örtümü umarım beğenmişsinizdir

15.04.2008

CİLT TÜRLERİ VE ÖZELLİKLERİ

-Normal-Karma Cilt : Normal cildin görüntüsü, rengi düzgün ve sağlıklıdır.Alın çevresi , burun, çene bölgeleri hafif yağlı, diğer bölgeleri ise kuru olabilir.
-Kuru Cilt : Kuru bir cilt yapısına sahip olanlar yüzlerinde gerginlik hisseder. Bilhassa sabun ile yüzlerini temizlikten sonra bu gerginlik hissi çok daha fazla olur. Kuru cilt genellikle pul pul olur ve çabuk kırışır. Yer yer kızarıklıklar olabilir.
-Yağlı Cilt : Yağlı ciltlerde lekeler ve siyah noktalar oldukça fazladır.Ayrıca bu cilt tipi geniş gözeneklidir.
-Hassas Cilt : Hassas cildin gözenekleri iyi görünmesine rağmen, cildin ince yapılı olmasından dolayı alerjiye ve diğer cilt sorunlarına karşı oldukça hassastır
Nasıl Bir Ürün Kullanmalıyız
-Kuru Cilt: Kuru ciltlerde özellikle alkol içeren ürünlerden uzak durmak gerekli. Bu tip ürünler cildimizdeki nemi söküp atar. Yumuşak ve sabun içermeyen sıvı temizleyici ile cildi temizledikten sonra cildin nem kaybını minimuma indiren nemlendirici kremler kullanmak gerekir. Ayrıca güneşin zararlı ışınlarına karşı cildi korumak için SPF 15 içeren bir ürünü her gün dışarıya çıkmadan yarım saat önce kullanmalıyız
-Yağlı Cilt: Yağlı cilde sahip olanlar aşırı yağlı ürünlerden uzak durmalıdır. Yağlı ciltler yağ bağlayıcı sıvı ya da jel temizleyiciler kullanmalıdır. Krem bazlı sabunları kullanmamak gerekir. Losyon gibi suyu ciltte tutan nemlendirici kremleri kullanmak gerekir. Özellikle ergenlik çağında olan gençlerde çok sık görülen hormon değişiklikleri yağlı ve sivilce oluşumuna yatkın ciltlerin temizliği ve uzman doktor tarafından tavsiye edilen ürünlerin düzenli bir şekilde kullanılması önemlidir. Yağ içermeyen (oil-free) güneşin zararlı ışınlarından koruyan kremler kullanın.
-Karma Cilt: Karma ciltte T bölgesi olarak bilinen yüzün yağlı kısımları olan yanak, alın burun, çene çok daha yağlıdır. Diğer bölgelerde ise kuruluk vardır.. Normal karma cilt için kullanılan temizleme maddeleri yanaklar için daha uygundur. Diğer bölgelerde ise daha sert etki yapar. Bu yüzden sadece cildin ihtiyaç duyulan yerlerine uygulanması gereken ürün T bölgesinde sivilcelenmelere yol açabilir. Yağ içermeyen (free-oil) ve güneş ışınlarından koruyan kremler kullanabilirsiniz.

Sağlıklı ve güzel görünen ayakların sırrı PEDİKÜR

Merhaba hanımlar artık havalar ısınıyor o güzelim sandeleetler,terlikleri giyerken bunlar olmadan asla olmaz bence :))

Ayak sağlığını ve güzelliğini korumanın en etkili yollarından biri pedikür yaptırmak. Özellikle açık ayakkabı giymeye başlamadan önce ayaklan temel bir bakımdan geçirmek şart. Bunun için kuaförde pedikür yaptırmayı tercih edebilirsiniz.
Yalnız işlem sırasında kullanılacak olan aletlerin iyice sterilize edilmiş olmasına özen göstermelisiniz. Hatta, mümkünse kişisel aletlerinizi yanınızda götürüp onlarla yapılması konusunda ısrar edebilirsiniz.
Eğer pediküre bütçe ayırmadan, güvenli ve temiz bir şekilde evde kendiniz pedikür yapmak isterseniz önerilerimize göz atın. İşte adım adım pedikürün ipuçları...

1) Ferahlatıcı ayak banyosu
Ayak bakımı yapmanın en iyi zamanı banyo sonrasıdır. Çünkü banyo esnasında sıcak suyun da etkisiyle tırnak etleri ve deri iyice yumuşar. Bu da, pedikür işlemini kolaylaştırır. Banyodan sonra ayaklarınızı 10 dakika süreyle, ılık suda bekletebilirsiniz. Hatta, bu suyun içine 5 yemek kaşığı lavanta atarak, yorgun ayaklarınızın dinlenmesini sağlayabilirsiniz. Daha sonra ayaklarınızı sudan çıkarın ve hafifçe kurulayın. Şimdi sırada ponza taşıyla topuğu ve ayağın tabanını ovmak var... Ponza taşını topuğunuzun arkasından altına doğru aşağıyukarı iyice sürtün. Deriniz düz ve pürüzsüz bir görünüm kazanıncaya kadar, 5 dakika süreyle bu işlemi yapmaya devam edin. Bu sayede ayağınızdaki ölü deriden kurtulmuş olacaksınız.
Sonra diğer ayağınıza geçin. Yalnız tahrişlere yol açmamak için cildin hassas olduğu bölgeleri ovmaktan kaçının. Ponza taşını büyük marketlerde ve semt pazarlarında rahatlıkla bulabilirsiniz. Bu temizliği yaptıktan sonra ayağınızı lavantalı suda iyice yıkayın. Ve tekrar kurulayın.


2) Şimdi sıra törpüde...
Yumuşayan tırnaklan isteğinize göre küt ya da yuvarlak biçimde tırnak makasıyla nazikçe kesin. Yalnız tırnaklannızı keserken hepsinin aynı uzunlukta olmasına özen gösterin. Ayrıca, tırnakların yanlarını çok derin bir şekilde kesmemeye dikkat edin. Çünkü bu, ileride tırnağınızın etinize batmasına sebep olabilir. Daha sonra tırnaklannızı törpüleyin. Eğer kalın bir törpü tercih ederseniz, törpüleme işlemi sırasında tırnağınızın yanlışlıkla zarar görmesini engellemiş olursunuz. Kozmetik marketlerinde satılan bazı özel törpülerle, tırnağınızın üst kısmını da törpüleyerek, ölü deriyi atabilirsiniz. Bu işlem sonrasında tırnağınız daha parlak ve pürüzsüz görünecektir


3) Tırnak etlerini keserken...
Törpüleme işleminin ardından ayaklarınızı ılık suyla yıkadıktan sonra, tırnak etlerinizi kesmeye başlayabilirsiniz, önce ince bir tahta çubuk yardımıyla etlerinizi tırnağınızın başlangıç noktasına doğru itin. Daha sonra ince bir makasla tırnak etlerinizi hafifçe kesin. Herhangi bir enfeksiyona meydan vermemek için tırnaklarınızın üzerine alkol ya da birkaç damla limon kolonyası damlatın.
Şimdi ayaklarınıza ve tırnaklarınıza masaj yaparak nemlendirici losyon uygulayabilirsiniz. Pedikürde son adım ise, tırnaklannıza istediğiniz renkte bir oje veya cila sürmek. Ayak parmaklannızın arasına minik pamuklar yerleştirirseniz, ojelerinizin bozulmasını engellersiniz.

4) Bakım için özel maske
Eğer tırnaklarınızın ve tırnak etlerinizin çok sert ve yıpranmış olmasından şikâyetçiyseniz, pedikürün dışında özel bir bakım uygulayabilirsiniz. Bunun için derin bir kabın içinde bir tatlı kaşığı bal ile bir tatlı kaşığı zeytinyağını iyice karıştırın. Bu karışımı, parmaklarınızı içine batırıp, tırnak diplerinize masaj yaparak uygulayın. Daha sonra ayağınıza pamuklu bir çorap geçirin ve gece boyunca çıkarmayın. Uyandığınızda tırnaklarınızın yumuşacık olduğunu göreceksiniz.

13.04.2008

KIZ ÇOCUKLARIMIZ İÇİN ELBİSE

Arkadaşlar bu elbiseleri benim yengem yapıyor bir görseniz o kadar cici ve şık oluyorki renk renk yaptı bunlardan dilerseniz sipariş alıyor en kısa sürede bitmişini yayınlamaya çalışacağım umarım beğenirsiniz ben çok beğendim doğrusu çok cici yaa :))

ELBİSENİN YAKIN DAN GÖRÜNTÜSÜ

Arkadaşlar incelemeniz için daha rahat olacaktır yakından görütüsü umarım işinize yarar

9.04.2008

Baden-Württemberg

Baden Württemberg Güneybatı Almanyada 'da bir eyalettir. Nüfusa ve alana göre üçüncüdür. Başkenti Stuttgart'dır. Diğer önemli kentleri

ise,Konstanz,Freiburg,Karlsruhe,Mannheim,Tübingen ve Heidelberg'dir. Almanya'nın en zengin eyaletlerinden birisidir ve işsizlik oranı %5'in altındadır.Almanya'nın otomobil endüstrisinin büyük bir bölümünü oluşturan firmalar bu eyalette bulunmaktadırlar. Ayrıca eğitim kalitesinin en yüksek olduğu eyaletlerden biridir. Yoğun şivenin konuşulduğu bir eyalettir. Özellikle, Badisch ve Schwaebisch konuşulur. Eyâlet batıda Fransa, güneydeİsviçre, kuzeyde Hessen, doğuda ise Bavyera ile komşudur.
Başlıca kentleri
-Stuttgart
-Mannheim
-Karlsruhe
-Konstanz
-Calw
-Ludwingsburg
-Esslingen a.N
-Baden-Baden
-Freibug im Breisgau
-Tübingen
-Göppingen
-Heilbronn
(alıntıdır)

7.04.2008

MİLANO

Lombardia Bölgesinin başkenti, İtalya'nın ikinci büyük şehridir. Şöhretli mağazalarından gökdelenlerine kadar, kentsel heyecanın nabzının attığı mali ve ticari merkezi. Milano, sahip olduğu şöhretini, modernizm aşıklarına borçludur.Milano, ülkenin iletişim ve ulaşım merkezidir. Şehrin prestij sahibi kültürel geleneklerini, sayısı dörtten fazla olan üniversiteleri, Müzik Konservatuarı, Sanat Akademisi, dünyanın en meşhur opera binalarından birisi olan La Scala, meşhur sanat galerileri ve kütüphanelerine emanet edilmiştir. Milano ayrıca, İtalyan basın yayınının başkentidir.

Milano'nun en uğrak yerleri, şehrin tam kalbinde yer almaktadır; Milanolular, şehrin politik ve sosyal hayatının merkezi olan Katedralin hemen yakınındaki Galleria'ya gelerek sohbet eder veya büyük cafelerin teraslarında gazete, dergi, kitap okurlar. Meşhur alışveriş mağazaları, Corso Vittorio Emanuele ve Corso Venezia ve aynı zamanda antik eşya mağazalarının da bulunduğu Via Monte Napoleone caddelerinde yer almaktadırlar. Kabareler Piazza San Babila çevresindedir. En güzel bahçeler, Bastioni Porta Venezia'nın yakınındaki Parco Sempione ve Giardini Pubblici parklarında bulunmaktadır. Meşhur La Scala Tiyatrosu bir başka önemli çekim merkezidir.
Artistik ve edebi lokanta aşıklarının, bir zamanlar yazar Malaparte'nin uğrak yeri olan ve şehir merkezinin Kuzeyinde yer alan Bagutta (Via Bagutta) ve Pesa (Viale Pasubio)'ya yönelmeleri gerekmektedir

Brera Sarayı ve Resim Galerisi
17. Yüzyıl sarayıdır. Lombardia ve Kuzey İtalya sanatçılarının zengin eserleri bulunan resim galerisinde Piero della Francesca, Signorelli, EI Greco, Caravaggio, Rubens, Rembrandt, Van Dyck, Tiepolo, Canaletto ve Guardi'nin çalışmalarının yanı sıra 15. - 16. yüzyıl Lombardia Okulu resimleri çok iyi muhafaza edilmiştir.
Eski Sanatlar Müzesi
Kaledeki müze, 14. yüzyıl Barnabo Visconti mezarı ve Michelangelo tarafında yapılan Pietà Rondanini'nin yanı sıra çok güzel heykellere ev sahipliği yapmaktadır.
ok iyi muhafaza edilmiştir.

Poldi Pezzoli Müzesi
Eserler, harikulade bir şekilde döşenmiş bir konakta sergilenmektedir.
Antik silah ve zırhlar, iran halıları ve zengin bir Rönesans resim kolleksiyonuna ev sahipliği yapmaktadır.
Ayrıca, dünyanın en önemli müzelerinden birisi olan Ulusal Bilim ve Teknoloji Müzesi ziyeretçilerin ilgi odağıdır

VENEDİK TE GEZİNTİYE NE DERSİNİZ :))

Bunları görmeden dönmeyin
Venedik'e gidince belki de görmeden dönülmeyecek en önemli yer Büyük Kanal'dır. Burada bindiğiniz bir gondolda kanal boyu yapacağınız yolculukta gözünüze ister istemez birçok bina takılacaktır. Eğer bunların ne olduğunu merak ediyorsanız şimdi gondola birlikte binelim ve hepsini sırayla tanıyalım.
Büyük Kanal Venedik'in omurgasını oluşturmaktadır. Ters S harfi şeklindeki Kanal şehrin batısındaki şehre ulaşım noktalarından başlar ve doğusuna doğru kıvrım yaparak ilerler ve St. Marco Meydanı önlerinde sonlanır. Uzunluğu 3800m, genişliği 30 ile 70 m arası derinliği ise 5 m civarındır.Kanalın her iki kıyısında 12. yüzyıldan 18.yüzyıla kadar tarihlenen konutlar antrepolar ve kamu binaları yer alır. Bu binaların çok büyük bölümü Venedik'in bir dünya ticareti başkenti olduğu dönemde burada oluşan yeni zengin aileler tarafından yaptırılmıştır. Binalar bugün de bu ailelerin isimleriyle anılırlar çoğuda bu binaların yüzyıllardır sahibidirler. Binalar genel olarak 16.yüzyıla tarihlenir. Kareye yakın dikdörtgen planlıdırlar. Giriş kat rustik taşlarla kaplanmış diğer katlar ise sütunlarla bölünmüş pencereli bir cephe düzeni gösterirler. Girişe yerleştirilen yarım daire kemerli kapı açıklıkları hem dışarıyla bağlantı sağlar hem de gelen veya gidecek olan malların yüklenmesinin yapıldığı yerlerdir. Giriş katları genel olarak depo olarak kullanılır. İkinci kat ise tüccar ve ailesine aittir. Özellikle giriş kapısı üzerindeki odalar. Bazen bu bölümün balkonlu da düzenlendiği görülür. Ponte di Rialto
Ponte Rialto (Rialto Köprüsü)
Bu ikinci köprü Büyük Kanal üzerindeki en eski köprüdür. Orijinali ahşap olan köprü 1440 yılındaki onarımda adeta yeniden ve yine ahşap olarak yapılmış ve bu onarım sırasında köprüye dükkanlar da ilave edilmiştir. Ortadan, gerektiğinde açılarak büyük deniz taşıtlarının da geçebildiği Rialto Köprüsü'ne bu özellik 16. yüzyılda kazandırılmıştır. Bu mekanizma için mimarlar arasında bir yarışma düzelenmiş Michelangelo, Palladio ve Sansovino gibi tanınmış mimarların katıldığı bu yarışmayı Antonio Da Ponte adlı ünlü olmayan bir mimar kazanmıştır. Kanalın en dar yerine yapılan köprünün ayakları yaklaşık 12.000 adet, çamurlu zemine saplanmış kolon üzerine oturmaktadır. Bugün köprü üzerinde 24 adet dükkan, arkadlı bir düzenlemeyle, yer alır.
Piazzetta Dı San Marco (St.Marco Meydanı)
Şehrin en güzel anıt binalarından Dükler Sarayı ve Sansoviane Kütüphanesinin her iki yandan sınırladığı bu geniş alan St.Marco Kilisesi ile sonlanır. Alan ilk kurulduğunda pazaryeri olarak tasarlanmış ve kullanılmışsa da 1536 yılından sonra alanın temiz tutulması amacıyla burada pazar kurulması yasaklanmıştır. Alanın deniz tarafında, her iki tarafında birer tane sütun yer alır. Birinin üzerinde St.Marco'dan önce şehrin korucusu olan Bizans Kraliçesi Teodora'nin heykeli diğerinin üzeride ise Kentin koruyucusu St.Marco'yu sembolik olarak temsil eden ve Venedik'in de sembolü olan bronz bir aslan heykeli yer alır. Bu sütunlar Venedik'e 1125 yılında getirilmiş ve bugünkü yerlerine 1172 yılında Rialto Köprüsü'nün de ilk mimari olan Niccola Starantonia tarafından dikilmişlerdir. Eskiden bu sütunların arasında özellikle ölüm suçları infaz edilmekteymiş. Burada cezaları infaz edilen iki kişinin hikayeleri hala anlatılmaktadır: Bunardan biri bir fırıncının oğlu olan Pietro Faziol (Il Forneretto) 'dur. Bir asili öldürdüğü için ölüm cezasına çarptırılmıştır. Cezanın infazdan sonra Pietro Faziol'ün suçsuz olduğu anlaşılınca anısına iki adet gaz lambası yakılmıştır. Diğeri ise Carmagnola Kontudur ve O'da hainlikle suçlanmış suçsuzluğu daha sonra anlaşılmıştır.
Dükler Sarayı (Palazzo Ducale)
Pembe Verona Mermeri ve beyaz Istra taşından yapılmıştır. Gotik Üsluptadır. Venedik dukalarının ikametgahı ve yönetim merkezidir Yapının bir bölümü hapishane olarak da kullanılmıştır. İçi fresk tekniği ile yapılmış resimlerle süslenmiştir.
Libreria di San Marco (Sansovıno Kütüphanesi)
Kütüphane binası St.Marco Meydanı'nın batı tarafı boyuncadır. Bu gösterişli bina Mimar Palladio'nun eseridir. Oldukça zengin nadir eserlerin bulunduğu bir kütüphanedir. Kütüphane Kardinal Bessarione tarafından oluşturulmuştur.
Saat Kulesi
St.Marco Meydanı'nın doğusundadır. 1496-1499 yılları arasında Mauro Coducci tarafından yapılmıştır. Kulenin iki yanında daha alçak olan binalar 1500-1506 yılları arasında Pietro Lombarda tarafından yapılmıştır. Kulenin üzerinde yer alan terasta bronz döküm olarak yapılan bir çan ve bu ana ellerindeki balyozlarla saat başı vuran iki erkek heykeli yer alır.
The Basılıca of St. Mark's (St.Marco Kilisesi)
Venedik Katedrali olarak da tanınan St.Marco Kilisesi (veya Bazilikası), bu deniz cumhuriyetinin gücünün de bir göstergesidir. 828 yılında Mısır'ın İskenderiye kentinden Venedikli iki tüccarın getirdiği St.Marco'ya ait rölikler ( kutsal sayılan birine ait vücüt parçaları veya eşyalar) kente bir onur kazandırır. Rölikler önce St.Thedora Kilisesi'nde muhafaza edilir. Dük Giustiniano Partecipazio Venedik'e ve St. Marco'ya yakışır bir kilise yapılmasına karar verirse de Onun bu isteği kardeşi Giovanni Partecipazio tarafından projelendirilir ve 832 yılında binanın inşaatı, 883 yılında ise dekorasyonu tamamlanır. 976 yılında çıkan bir ayaklanmada Dükler Sarayı yanar ve alevler bitişikteki Kiliseye de oldukça zarar verir. Kilisenin restorasyonu ise 1000 yılına doğru Pitro Orseolo tarafından yapılır. Daha sonra Dük Domenico Contarini mevcut kilisenin güzel olmadığına karar verir ve yıktırır. 1063 yılında yetenekli öğrencilere bir proje yaptırır ve yapılan bu projeyi hayata geçirtir. Kilise 1073 yılında tamamlanır. Yapı plan olarak Bizans Mimarisinde bir dönem sıkça uygulanan Yunan Haçı (+) planındadır. Dört eşit kolun her biri bir koridor ve kolların kesişiminde oluşmuş bir orta açıklık planın esasını oluşturur. Her kol ve orta açıklık birer kubbe ile örtülüdür.Kubbeler pandantifler yardımıyla ayaklara ve sütunlara otururlar. Yapının içinde kubbe içleri, pandantifler, kemer ve tonozlar, dışta ise ön cephede yer alan kemer alınlıkları mozaik tekniği ile resimlenmiştir. Resimlerde İncil'de yer alan özellikle Hz.İsa'nın hayatı ve mucizeleri ile St.Marco'nun hayatıyla ilgili konular işlenmiştir; ayrıca dekoratif amaçlı olarak bitki motifleri de özellikle kemerlerde görülür. St Marco Kilisesi Bizans Mimarisine öykünülerek planlanmış olmasına rağmen her dönemde getirilen bir çok parça ile Gotik, İslam ve Rönesans Üsluplarının özelliklerini de taşır.
Ponte Dei Sospiri (Hasret Köprüsü)
Dükler Sarayı ile Prigioni Nuove (Yeni hapishane) arasında kapalı olarak inşa edilmiş 17.yüzyıl Barok Üslupta bir köprüdür. İsmini muhtemelen buradan cezaevine giden mahkumların Venedik'e son kez iç çekerek bakmasından almış olabileceği söylenir.
Rıva Degli Schıavoni
Ponte della Paglia dan, St.Marco Kanalı boyunca, Gierdini di castello'ya kadar uzanır. 1324 yılında oluşturulan bu alan 1780 yılında genişletilerek bugünkü halini almıştır. Yol boyunca çeşitli turistik eşyalar, oteller ve kafeler yer almaktadır.
Arkeoloji Müzesi
Müze 1523 yılında Cardinal Domenico Grimani tarafından oluşturulmaya başlamıştır. Eserler genellikle Antik Yunan ve Roma Dönemi bronz ve mermer heykellerdir.


5.04.2008

VİENNA(VİYANA)

Viyana (Almanca: Wien, Osmanlıca :Beç) Avusturya'nın başkenti ve en büyük şehri, aynı zamanda ülkenin 9 eyaletinden yüzölçümü bakımından en küçüğü. Yaklaşık 1.650.000 nüfusuyla ülkenin en kalabalık kentidir, çevre ilçeleriyle birlikte Viyana'da yaklaşık iki milyon insan yaşar, ki bu da Avusturya nüfusunun yaklaşık dörtte biridir. Nüfus bakımından Viyana Avrupa Birliği'nin en büyük onuncu kentidir. Birleşmiş Milletler bürosuyla Viyana Birleşmiş Milletlerin dört resmi merkez temsilciliğinden birine sahiptir. Kent Londra,New York, ve Paris'ten sonra iki milyon nüfusuyla dünyanın en büyük dördüncü kentiyken, Birinci Dünya Savaşı sonrasında nüfusunun dörtte birini kaybetmiştir. Hala daha Habsburg hanedanının izlerini taşıyan eski kent merkezi ve Schönbrunn Sarayı Avusturya devletinin başvurusu üzerine Birleşmiş Milletler Eğitim,Bilim ve Kültür Örgütü tarafından dünya kültür mirası olarak kabul edilmiştir. Viyana'nın sembolü olan İstefen Kilisesi şehrin merkezinde bulunur.

Turistik Mekanları
Schönbrunn Sarayı: "Viyana'nın Versailles'i" da denilen köşkte 1400'den fazla oda ve birçok büyük bahçe bulunmaktadır. Hofburg'daki görkemli apartmanlara tur yapmaktansa, şehrin batısındaki bu muhteşem sarayı mutlaka görmenizi tavsiye ederiz. Özellikle odalardaki dekor görülmeye değer .İçerde aynı zamanda "Coach and Carriage Museum" adında bir müze var. Bu saraya ait parkta piknik yapmayı sakın unutmayın.
Hofburg (İmparatorluk Sarayı/Cumhurbaşkanlık Köşkü):1918'e kadar Habsburg Hanedanlığına ait bir saray olan Hofburg bugünlerde büyük bir müze haline getirilmiştir.
Belvedere Sarayı: Bahçeleriyle ve sanat gelerileriyle Viyana'nın en çekici yerlerinden biri.
Kunsthistorisches Museum: Dünyanın en iyi sanat koleksiyonunu bulunduran müzelerden biri.
Aziz Stephen Katedrali: Şehrin mutlaka ziyaret etmeniz gereken yerlerinden biri. İnanılmaz güzel Gotik mimarisi ile herkesi büyüleyen bir yapı.
Opera Binasi
Staatsoper (Opera Binası) Çoğu insanlara göre dünya operasının merkezi.
Secession
Jugendstil :bir sanat evi.
Karl Kilisesi:
bulunan barok tarzda bir kilise
Prater:
dinlenme ve eğlence alanı
Augarten:
bir saray ve park
Schwarzenberg Sarayı
Hunderwasswe Evi
Arsenal Müzesi

Sankt Marx Mezarlığı

Stadtpark-Şehir Parkı

Haus des Meeres

Raimund Tiyatrosu

Theater an der Wien

museumsquartier
Volkstheater
Theater in der Josefstadt

Votiv Kilisesi

Liechtenstein Sarayı

Volksoper

Zentralfriedhof

Gasometer,Viyana

Friedhof der Namenlosen
Schloss Neuwaldegg
Schwarzenbergpark

4.04.2008

MOTİF FULARIN YAKIN GÖRÜNTÜSÜ


Arkadaşlar örmek isteyenlere umarım faydası olur.
SİPARİŞ ALINIR :))

3.04.2008

MOTİF MOTİF FULAR YAPTIM ÇOKTA GÜZEL OLDU:))

Arkadaşlar bu gördüğünüz motif otif yapılmış fularda sipariş örğülerimden birisi nasıll begendinizmi çokşık bir görüntü oluşturuyor ben herkese bu fulardan yapmayı öneriyorum

1.04.2008

SİPARİŞ ÜZERİNE ÖRDÜĞÜM LİF -3

Arkadaşlar bu lifte sipariş aldıklarımdan bir tanesi daha çok var fırsat
buldukça yayınlamaya çalışıyorum umarım begenirsiniz :))